Home arrow House Of Wisdom
  • Decrease font size
  • Default font size
  • Increase font size
House Of Wisdom
Çeviri Kimin İçin Yapılır (Ve Türkiye Neden Bir Çeviri Kültürü Değildi)
Süreyyya Evren
Ç.N. (Çevirmenin Notu) Dergisi, sayı 14, 2011, Şimdi Yayıncılık, İstanbul

Neredeyse hayatım boyunca çeviri yapmışım gibi geliyor. Teknik çeviri de yaptım, (çok satmayan) bestseller da çevirdim, edebiyat klasiği de, anarşist makaleler de, kişisel gelişim kitapları da. Ama kendimi bir türlü çevirmen olarak göremedim. Bir boya makinesinin kullanım kılavuzunu çevirirken şu hatayı yaparsanız eliniz kopar türü cümleleri çevirmek hatırladığım en gerilimli an bütün bu süreçte. Makinayı görmeden çevirmek istemiyorum bunu demek geçmişti içimden. Sonra nasılsa kimse kullanma kılavuzuna bakarak makine kullanmıyordur nasılsa Türkiye’de diyerek rahatladım. Gene de çok huzursuz bir işti benim için.
Read more...
 
Bir Şiir Çevirisinin Hikayesi: TÜRKÇEDE ÜÇ KADIN
Enis Akın

Şiirin tanımlarından biri de onun başka bir dile çevrilemeyen şey olmasıdır; buna göre çevrilirken neyi kaybediyorsa, şiir odur.
Çeviri sorunu çok katmanlı bir sorun: İlki metnin düz anlamını çevireceksiniz (kavramsal içerik, doğruluk ), sonra metnin alt anlamlarını çevirmeye uğraşacaksınız (kelime oyunları, mizahi unsurlar), sonu ve en zoru metnin sessel ve görsel koduna sadık kalmaya çalışacaksınız (ritim, kafiye). Bunu tam olarak başarmak elbette imkansız, her şeyden önce sırf diller birbirinden farklı olduğu için.
Tercüme, farklı diller mevcut olduğu için var olan, ama paradoksal bir biçimde, diller farklı olduğu için tam olarak gerçekleştirilemeyen bir iş. Bir şey, kendi olmayan bir şeye nasıl çevrilebilir ve kimliğini korur? Biçim çevrilebilir mi, diğer bir deyişle başka bir boyuta nakledilebilir ve kendisi olmayı sürdürebilir mi?
Read more...
 
İngilizceden gelenler
Necmiye Alpay

*
giriş/ madde başlığı
Sözlük, ansiklopedi, kılavuz vb başvuru kaynaklarındaki bilgi birimlerinin Türkçe adı, "madde". Maddelerin başlığını oluşturan sözcüklere ise "madde başlığı" diyoruz. Son dönemlerde, İngilizce "entry"nin etkisiyle olmalı, "madde başlığı" yerine "giriş" denir oldu.
"Denir oldu" diye genelliyorum ama, bu kez örnek kendimden. Oktay Etiman dikkatimi çekti: Türkçe Sorunları Kılavuzu'nun giriş sayfalarında (2. baskı, Metis Yay., s. 10) kılavuzun düzeni konusunda bilgi verirken tüm sayfada (tam altı kez) hiç uyanmaksızın "madde başlığı" yerine "giriş" demişim. Oysa kılavuzda İngilizcenin tuzaklarına epey değiniyorum, arka sayfalarda "İngilizcenin Tuzakları" başlıklı bir bölüm bile var. Demek bütün bunlar tüm hat boyunca uyanık durmaya yetmeyebiliyor.
Kılavuzun ilk baskısı 2000 yılında yapılmıştı, aynı sayfa orada da vardı (s. 7) ama, başka noktalarda epey eleştirel katkı gelirken, şu "giriş" konusunda uyaran olmamıştı. Üçüncü baskı (olursa) o sayfadaki "giriş" sözcükleri düzelecek. Etiman'a teşekkürlerimle.
Read more...
 
Dil felsefesinin geleceğine bir bakış

R. Levent Aysever
 
Özet:  Bugün hakim olan dil ve anlam kavrayışımız, göstergebilimin dil ve anlam kavrayışı. Jacques Derrida'nın son biçimini verdiği, dili dil yapanın özdeşlikler değil, ayrımlar olduğunu kabul eden bu kavrayış, üretilmiş bir "söz"ün (göstergenin, tümcenin, metnin) mutlak, değişmez bir anlamı olamayacağını, buna dayanarak da dil kullanımının konuşanın/yazanın bir işlevi olmadığını ileri sürmektedir. "Söz" alış-verişinde konuşanı/yazanı yok sayan ve bu alış-verişi anlamayla indirgeyen bu kavrayışın, tıpkı "söz" alış-verişinde "dinleyeni/okuyanı" yok sayan ve onu anlatmaya indirgeyen geleneksel bakış gibi tek yanlı bir bakış olduğu açıktır: Anlama ile anlatma, konuşan/yazan kişi ile dinleyen/okuyan kişi ya da kişilerin "söz" ortamında kurdukları karşılıklı ilişki olarak tanımlayabileceğimiz bir sürecin birbirinden ayrılmaz iki parçasıdır. Dil felsefesi, içinde bulunduğumuz yüzyılda, konuşanı/yazanı olduğu kadar dinleyeni/okuyanı, anlatma kavramını olduğu kadar anlama kavramını da hesaba katan yeni bir dil ve anlam kavrayışına gebe görünmektedir.

Anahtar sözcükler: dil felsefesi tarihi, anlama, anlatma, dil kavrayışları, anlam kavrayışları.

Read more...
 
Çeviri cehenneminde bir mevsim: Şiir

Turgay Kantürk

Kim ne derse desin, bir dilin en yalın, süzülmüş, arı yaratımları, verimleri şiirlerde izlenir. O büyük uçurumun, dil uçurumunun yanına en çok yaklaşabilenler şairlerdir. Ne ki başka alanlarda ürün verseler de, (deneme, öykü, roman, oyun, vb.), o uçurumsuzluk alabildiğine duyumsatır kendini. O görkemli, büyülü duyu (duygu), ya da şiir duygusu diyebileceğimiz yeti, okur-yazarda kaynak dilde yaratılmış (üretilmiş) başka ve öncül metinlerle oluşur kuşkusuz. Genellikle de kendinden bir önceki kuşakla yakın ilişkiler kurar yazar-kişi. Gün geçtikçe birbiri ardına sıralanır soyyapıtlar, kanmaz olur göz ve ruh, engin denizlere açılmak zorunludur eskiye doğru, bilinmeze doğru.

Read more...
 
Dil dünyayı yorumlar, bu yoruma katılalım!

İstanbul Akademik İngilizce Çalışma Grubu

 

Gözlemlerimize göre, eğitim dili İngilizce olan yüksek öğretim kurumlarında okuyan öğrenciler, yeterlilik (proficiency) sınavını İngilizce’yi tam olarak öğrenmeden geçip bölümlere girdikleri için giriş derslerini özümseyememekte, sonuçta ileri düzeydeki dersleri hakkıyla anlamakta zorluk çekmekte, derslerin derinlemesine çalışılmasına yardımcı olmaları için verilen okumaları yeterince anlayamamakta, hatta bazı öğrenciler dersleri de derinlemesine anlamakta zorlanmaktadır. Yani, öğrenciler eğitim dili olan İngilizce’yi yeterince anlayamadıklarından, dersi dinlerken fikir kümeleri arasındaki eklemlemeleri kopuk bir şekilde algılamakta, dolayısıyla dersin planını izleyememektedir. Bütün bunların sonucu olarak, öğrenimdeki “basitten karmaşığa” ilkesi* tam olarak uygulanamamaktadır. Bu ve benzeri gözlemlerimiz Dil Çeviri Çalışma Grubumuzun çıkış noktasını oluşturmuştur**.

Read more...
 
Fantastik eserlerin çevirisi

Dr. Şirin OKYAYUZ*/Volkan DALKILIÇ**

 

ÖZET
Türkiye'de son yıllarda yaygın olarak okunan bir edebi tür olan fantastik eserlerin çevirilerinde değişik yaklaşımlar bulunmaktadır. Çalışmada bu eserlerin metinsel özellikler ve çeviri süreci anlatılmıştır. Bu eserlere özgü sayılabilecek sorunlar yedi ana başlık altında toplanmış ve verilen bilgiler ışığında belirli çeviri yaklaşımları ve kısıtlamaları örneklerle tartışılmıştır. Çalışmanın sonunda çevirmenlerin, yayınevlerinin ve okuyucuların fantastik eserlerin çevirilerine nasıl katkıda bulunabileceklerine değinilmiştir.

Read more...
 
Türkçe AB'nin temel dili olacak

Arzu Çakır

 

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında yıllar sürecek tam üyelik müzakerelerinin başlamasıyla, ekonomik ve siyasi gelişmelerin dışında başka bir gerçekle daha karşı karşıya kalındı: "Dil" sorunu. Müzakere süreci devam ederken AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu'ndaki (AP) toplantılarda iletişimi sağlayan konferans tercümanlarına acil destek aranıyor. Gelecekte ortaya çıkacak çevirmen ve tercüman açığını önlemek için AB geçen yıldan bu yana Türkiye'deki bazı üniversitelerle işbirliği yapıyor.
Bu yıl başında Boğaziçi Üniversitesi'nin Çeviribilim bölümüyle başlatılan ortak çalışmadan burada daha önce söz etmiştik. İki yıllık ve tezsiz master programına doğrudan destek veren AB Komisyonu ve AP'den yetkililer bitirme sınavlarına bizzat katılıyor ve gelecek vadeden tercümanları seçerek Brüksel veya Strasbourg'da iş veriyor.
Bu işbirliği kapsamında İstanbul'a gelen AB tercümanları Cuma günü Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen konferansta bu alanda kariyer yapmak isteyenler için önemli bilgiler verdi. AB'yle müzakere süreci içinde yaşanması muhtemel konferans tercümanlığı sorunlarının konuşulduğu toplantıya AP'den dil uzmanları katıldı.

Read more...
 
Kanşaubiy Miziev ile söyleşi

K. A. Miziev 17 şubat 1951 tarihinde Kazakistan'ın Türkistan kentinde doğdu. Yüksek öğrenimini Moskova Devlet Üniversitesi'ne bağlı Asya ve Afrika Ülkeleri Enstitüsü'nde (1969-1975) yaptı.
İş hayatına 1968 yılında Tırnıauz Volfram-Molibden Kombinesinin "Molibden" adlı maden ocağında başladı. 1975-1976 Yıllarında Moskova Devlet Üniversitesi Asya ve Afrika Ülkeleri Enstitüsü'nde stajyer olarak çalıştı. Ardından, 1980 yılına değin Moskova'da SSCB Bilimler Akademisi Dilbilim Enstitüsü'nde asistanlık yaptı. 1991-1993 Yıllarında SSCB Goskino nezdindeki "İnternet" adlı film yapım kuruluşunda koordinatör, sinema-konser baş organizatörlüğü ve "Kartal" şirketinde müdür olarak görev yaptı. 1993 yılından 2004 yılına kadar İstanbul'da İdil İnşaat A. Ş.'de çalıştı. 1997 Yılından beri fahri olarak Başkortostan Cumhuriyeti Dış Ekonomik İlişkiler ve Ticaret Bakanlığı'nın Türkiye Temsilciliğini yaptı, 2004'ten beri Başkortostan Cumhuriyeti İstanbul Temsilciliği görevinde bulunmaktadır.
Miziev, Karaçay-Balkar ve Türk dilleri üzerine yaptığı bilimsel araştırmaları ile şiir ve denemelerini Rus dergi ve gazetelerinde yayımladı. Balkar Şiiri Antolojisi'ni (2001) ve Rus Şiirinin Gümüş Çağı (2004, Ahmet Necdet'le) hazırladı. Tek başına ve Türk çevirmenlerle birlikte Yaralı Taş (Kaysın Kuliev, 1997), Şairin Ölümü (Mihail Lermontov, 2000), Kafkaz Şiirleri (Kaysın Kuliev,2001) , Bir Çift Kuğudur Yarin Elleri (Sergey Yesenin,2003), Kalbimdeki Başkortostan' nı (Mustay Karim, 2005) Türkçeye kazandırdı. Ahmet Necdet ile birlikte Puşkin'den dilimize çevirdiği Yevgeniy Onegin adlı şiir-roman, Dünya-KİTAP dergisi tarafından 2003 yılının en iyi çeviri kitabı ödülüne layık görüldü. Halen Rusya Yazarlar Birliği Üyesi ve Uluslararası Türk Akademisi Onursal Üyesidir.

Read more...
 
'Savaş ve Barış' patlaması

Celal Üster

Ferit Edgü ve Samih Rifat'la ara sıra (yoksa sık sık mı?) Refik'te yediğimiz öğle yemeklerinin sohbet konularından biri de çeviridir. Kötü çevirinin kitabı ne kadar okunmaz kıldığından yakınılır, çevirinin ustaları ve usta işi çeviriler anılır, iyi çevirmen denen "yaratığın" soyunun tükenmekte olduğundan dem vurulur. Geçenlerde, gene çeviriden söz edilirken, Edgü'nün, "Tuhaf bir şey ama, yapıt eskimese de çeviri eskiyor," dediğini anımsıyorum.
Bu söz, son altmış-yetmiş yılda dilin hızla eskidiği ve yenilendiği Türkçe çeviriler için daha da geçerli olsa gerek. Örneğin, Hasan Âli Ediz'in, Nihal Yalaza Taluy'un 19. yüzyıl Rus edebiyatının büyük ustalarından, Tolstoy'dan, Dostoyevski'den yaptıkları çevirileri bugün yeniden yayımlamaya kalktığımızda, en azından dili bir ölçüde yenileme gereği duyuyoruz. Ama çevirinin eskimesi, yalnızca dilin eskimesiyle bağıntılı bir şey değil galiba. Kendimden örnek vereyim. Juan Rulfo'nun Kızgın Ova adlı kitabındaki kısa öyküleri 1970'te, demek otuz beş yıl önce çevirmiştim. Geçen bahar, Yapı Kredi Yayınları'nca yapılacak yeni basımı için gözden geçirirken, çevirinin nerdeyse tümden yenilenmesi gerektiğini fark ettim. Dilinde bir eskime olmamasına karşın, çevirinin kendisi eskimişti. Sonunda, yaptığım, bir "yeniden gözden geçirme" olmaktan çıktı, handiyse bir "yeniden çevirme"ye dönüştü.

Read more...
 
Simültane Tercüme

Zafer Kalyoncu

Simültane tercüme, çoğu zaman işi yapanda da yaptıranda da büyük hayal kırıklıklarına yol açabilen son derece özel bir tercüme alanıdır. Çoğu kişi dil bilen herkesin simültane tercüme yapabileceğini sanır. Dil bilen çoğu kişi de aynı yanılsama içindedir. Oysa bu alan tümüyle özel farklı bir alan olup, hem özel bir eğitim hem de geniş bir deneyim ve genel kültür bilgisi gerektirmektedir. Ayrıca, başarılı bir simültane tercümenin yolu son derece iyi bir organizasyondan ve konuşmacılar ile simültane tercümanlar arasında kurulacak geniş kapsamlı bir işbirliğinden geçmektedir.
Aşağıda 8 nokta altında topladığım özet bilgiler, iyi organize edilecek olan bir simültane çeviri için olmazsa olmazlar arasındadırlar.

Read more...
 
CAT Programları

Selçuk Akyüz

Çok değil, bundan birkaç yıl öncesine kadar CAT programları sadece yurtdışındaki çeviri büroları veya bazı çokuluslu şirketler için çalışan çevirmenler tarafından bilinen, kullanılan programlardı. Fakat küreselleşme ve Avrupa Birliği'ne giriş süreci ile birlikte bu programlar ve özellikle Trados çok daha geniş bir kitle tarafından duyuldu, çevirmenler tarafından kullanılmaya, çeviri büroları ve bazı müşteriler tarafından talep edilmeye başlandı. Aslında aynı süreç yurtdışında da yaşanmakta, belirli bir alanda uzmanlaşmış, 20-30 yıllık deneyime sahip yabancı çevirmenler, mesleki hayatlarını uzun dönem sadece daktilo ve kalın sözlükler ile sürdürebilmiş olan "eskiler" bile teknolojinin yeniliklerine ve piyasanın gereklerine karşı koyamıyor, CAT programları ile tanışmak zorunda kalıyorlar.

Read more...
 
Advertisement