İngilizceden gelenler |
Necmiye Alpay * giriş/ madde başlığı Sözlük, ansiklopedi, kılavuz vb başvuru kaynaklarındaki bilgi birimlerinin Türkçe adı, "madde". Maddelerin başlığını oluşturan sözcüklere ise "madde başlığı" diyoruz. Son dönemlerde, İngilizce "entry"nin etkisiyle olmalı, "madde başlığı" yerine "giriş" denir oldu. "Denir oldu" diye genelliyorum ama, bu kez örnek kendimden. Oktay Etiman dikkatimi çekti: Türkçe Sorunları Kılavuzu'nun giriş sayfalarında (2. baskı, Metis Yay., s. 10) kılavuzun düzeni konusunda bilgi verirken tüm sayfada (tam altı kez) hiç uyanmaksızın "madde başlığı" yerine "giriş" demişim. Oysa kılavuzda İngilizcenin tuzaklarına epey değiniyorum, arka sayfalarda "İngilizcenin Tuzakları" başlıklı bir bölüm bile var. Demek bütün bunlar tüm hat boyunca uyanık durmaya yetmeyebiliyor. Kılavuzun ilk baskısı 2000 yılında yapılmıştı, aynı sayfa orada da vardı (s. 7) ama, başka noktalarda epey eleştirel katkı gelirken, şu "giriş" konusunda uyaran olmamıştı. Üçüncü baskı (olursa) o sayfadaki "giriş" sözcükleri düzelecek. Etiman'a teşekkürlerimle. * sivil/ iç "Sivil savaştan çıkarılacak dersler" (9.5.2005 tarihli Cumhuriyet) Yazı, David Ignatus'tan çeviri. "Civil war" her seferinde "sivil savaş" diye çevrilmiş. Türkçesi: iç savaş. * akt/ edim "Düşünme aktı", "algı aktı" vb diyor, TRT4'te felsefe dersinin anlatıcısı (27.5.2005, 20.00). Batı dillerindeki "act"tan aktarma olmalı; Osmanlıcada da "akd" var ama, buradaki o değil. "Act"ın güzel bir Türkçe karşılığı var oysa: edim. "Düşünme edimi, algı edimi" vb. * slaş/ eğik çizgi TRT Int'te de eğik çizgiye "slaş" diyor birisi (18.5.2005, 21.30). Bu adlandırma hayli yaygınlaştı. Oysa "eğik çizgi", başka noktalama terimleriyle karışma tehlikesi olmayan, akılda da kolay kalan bir terim. Neden rağbet görmüyor acaba? Dört hecelik diye mi? Diğer noktalama terimlerinin pek sevilmediği, özellikle "kısa çizgi" ile "kesme işareti"nin birbirine karıştırıldığı düşünülürse, eğik çizgi de o arada kaynıyor olabilir. Noktalama işaretlerinin adları ve kullanım yerleriyle yerleşik bir biçimde öğrenilmesi bir ilköğretim sorunu değil midir? * veya İngilizcedeki "or"un her görüldüğü yerde "veya/ ya da" diye çevrilmesi sonucu tuhaf Türkçe anlatımlar çıkıyor ortaya. Örnek: "Bilgisayar veya el yazısı?" Bu bir arabaşlık; 19.5.2005 tarihli Cumhuriyet Kitap'taki "Yazarın 24 Saati" başlıklı yazıdan. Yazı İngilizceden çevrilmiş. Demek istenen: "Bilgisayar yazısı mı, el yazısı mı?" İngilizcedeki "or" Türkçeye yerine göre "veya/ ya da" diye çevrilebilir ama, her zaman değil. Bu örnekteki gibi soru ekiyle, ya da "yoksa" eklenerek çevrilmesi de gerekebilir. * özgürleştiren/ kurtaran "Bizi bedenimizin sınırlarından özgürleştiren sembolik varoluşumuz..." (Suat Hayri Küçük, 8.5.2005 tarihli Birgün) Bu tür "özgürleştirme"ler, İngilizcedeki "to free from"u çağrıştırıyor: Türkçede "[bir şeyden] kurtarmak" dediğimiz fiil. Öneri: "Bizi bedenimizin sınırlarından kurtaran sembolik varoluşumuz..." Suat Hayri Küçük'ün aynı yazısında "ve/ ile" sorunu da var. İngilizcedeki "and"in her görüldüğü yerde "ve" diye çevrilmesi sonucu, ilişki gösteren "ile"nin yerini almaya başlayan "ve"lerden: "Bu gerilim, aziz ve günahkarı aynı bedene kapatır. Bir çuvala kapatılmış kedi ve köpeğin ilişkisine benzetilebilir. (...) Günümüz kültürü içinde sanat, değer ve fiyat arasında sıkışmıştır." (Suat Hayri Küçük, 8.5.2005 tarihli Birgün) Örnekteki üç "ve"nin de "ile" olarak değiştirilmesini öneriyorum. * [on üç] olmak "Bu yıl on üç oluyorsun" diyen kişi, çocuğa on üç yaşına girmekte olduğunu anımsatıyor. Tıpkı İngilizcedeki gibi. Türkçede, "bu yıl on üçüne giriyorsun", "on üç yaşına geliyorsun", "on üçüne basıyorsun", "on üçünü bitiriyorsun" vb denirdi eskiden. Bu konuda şöyle bir anlam karışıklığı var: On üçüncü yılımıza basınca mı on üç yaşında oluruz, yoksa o yılı bitirince mi? Batılılar yılı bitirince o yaşta oluyorlar, biz ise başlayınca. Kaç yaşında olduğumuz sorulduğunda, içinde bulunduğumuz yıl kaçıncı yılımızsa onu söylüyoruz. Kavramımız böyle olunca, "on üç oluyorsun" sözünün yeğlenir olmasının nedeni, netlik sağlaması olamaz... (17.06.2005 tarihli Radikal Kitap ekinden alınmıştır) |
< Prev | Next > |
---|