Dil dünyayı yorumlar, bu yoruma katılalım! |
İstanbul Akademik İngilizce Çalışma Grubu
Gözlemlerimize göre, eğitim dili İngilizce olan yüksek öğretim kurumlarında okuyan öğrenciler, yeterlilik (proficiency) sınavını İngilizce’yi tam olarak öğrenmeden geçip bölümlere girdikleri için giriş derslerini özümseyememekte, sonuçta ileri düzeydeki dersleri hakkıyla anlamakta zorluk çekmekte, derslerin derinlemesine çalışılmasına yardımcı olmaları için verilen okumaları yeterince anlayamamakta, hatta bazı öğrenciler dersleri de derinlemesine anlamakta zorlanmaktadır. Yani, öğrenciler eğitim dili olan İngilizce’yi yeterince anlayamadıklarından, dersi dinlerken fikir kümeleri arasındaki eklemlemeleri kopuk bir şekilde algılamakta, dolayısıyla dersin planını izleyememektedir. Bütün bunların sonucu olarak, öğrenimdeki “basitten karmaşığa” ilkesi* tam olarak uygulanamamaktadır. Bu ve benzeri gözlemlerimiz Dil Çeviri Çalışma Grubumuzun çıkış noktasını oluşturmuştur**. Bizce bu sorunun nedenlerinden biri, liselerdeki kavramsal boşluklar ve üniversite öğrencilerinin İngilizce sözcük dağarcığının ve gramer bilgisinin eksikliği, bir diğeri ise “hazırlıklar”daki aslında metinleri derinlemesine anlamaya yönelik olması gereken “detailed reading” veya “reading comprehension” (derinlemesine okuma) alıştırmalarının geçen yıllar içerisinde “çoktan seçmeli” yada “şıklı” sınavlar ile özdeşleşerek İngilizce’yi öğrenmeyi değil de sadece Proficiency sınavını geçip bölümlere girmeyi sağlayan bir “tekniğe” dönüşmesi ve hızlı okuma (scanning) yöntemiyle az çok örtüşmesidir. Bizse, biraz da abartmak pahasına Woody Allen’ın aşağıdaki sözlerini slogan olarak benimsedik! “Tolstoy’un Savaş ve Barış’ını hızlı okuma yöntemiyle (scanning ile) okudum. Bizce bütün bu sorunlar yöntem ile ilgilidir ve kısmen de olsa hazırlıkların yöntemlerinin belirlenmesinde karar yetkisi olan bazı öğretim görevlilerinin uzmanlık alanının, “language teaching” (yabancı dil olarak İngilizce –:ESL veya ELT) olmamasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, ELT (English Language Teaching) veya ESL (English Second Language) yöntemleri hem kuramsal açıdan, hem de uygulamada bozulabilmektedir. Bu “SAPMALAR”ın irdelenmesi güçtür; çünkü konu dinamik bir beyne sahip olan gençlerin üst düzey bir beceriyi öğrenmeleri ile ilgilidir. Ama bizce dil öğrenimi yöntemlerinin sorunlu olması biraz da eğitim fakültelerinin İngilizce öğretmeni yetiştiren bölümlerindeki bilim insanlarının hazırlıklardaki yöntemleri saptamamalarından ve uygulamaları denetlememelerinden kaynaklanmaktadır. Hazırlık öğretmenlerinin çok iyi İngilizce bilmelerine rağmen, sorunun kaynaklarından biri, eğitim sisteminin yapısıdır; yani, kurumlar arasında iletişim ya da geçişgenlik olmamasıdır. Söz konusu üniversitelerin giriş derslerinde Batı kültürünün ilerdeki derslere zemin oluşturacak temel kavramları ve uzanımları öğretilmektedir. Ama öğrenciler biraz dil eksikliğinden biraz da derslerin ve sınavların hızı yüzünden bu temeli tam olarak kavrayamamakta, yüksek sınıflarda derslerin kavramsal içeriğinin zorlaşması ile kargaşaya saplanmakta, hayal kırıklığına uğramakta ve bunun sonucunda da çoğu kez kişisel başarısızlık duygusuna kapılmaktadırlar. Giriş derslerinin dil eksikliği yüzünden özümsenememesinin bir başka sonucu da üniversitede teorik ilgileri uyanmış olan gençlerin ilerde yaptıkları çevirilerde başarısız olmaları ve Türk fikir hayatının bundan çok olumsuz etkilenmesidir. Biz, Dil Çeviri Çalışma Grubu olarak aşağıda önerdiğimiz yöntemle çalışıyoruz. Bir metin çok iyi anlaşılırsa ve metinleri derinlemesine anlama bilinci gelişirse, bu bilinç doğal olarak çevirilerin niteliğine de yansıyacaktır. ÜÇ AŞAMALI YÖNTEMİMİZ Birinci Aşama Önerdiğimiz yöntem, M.J. Clarke’ın zor sosyal bilimler ve felsefe metinlerinden oluşan kitabını, bu kitabın bir sosyal bilimci tarafından İngiliz aksanı ile doldurulan kasetlerini içermektedir. Bu yöntem işitseldir. Bu nedenle, gruba gelmeden önce metinlerin kasetten, metne bakmayarak (ya da çok zor geliyorsa metne bakarak) dinlenmesi ve böylece yapay bir dil banyosu (linguistic bath) yaratılması gereklidir. Yani bu zor dil içinde adeta yüzülecektir. Sonuçta insanlar metinde neyi anlayıp neyi anlamadıklarını ayırt edebileceklerdir. İkinci aşama İkinci aşama, grupta (ya da yalnız başına) bir “close reading” yapılmasıdır. Biz derslerde yarı Türkçe, yarı İngilizce bir “anlama çevirisi” kullanıyoruz; vocabulary’yi açıyoruz ve arkadaşlarımızın metni tam olarak anladıklarından emin olana kadar ısrar ediyoruz. Yöntemin bu bölümü Mütercim Tercümanlık bölümlerinin yöntemine yakın ama değişiktir. Mütercim Tercümanlık derslerinde çevirileri öğrenciler yapar, öğretmen de bu çevirileri kontrol eder. Amaç hem bu çevirilerin asıl metne uygun olması (yani öğrencilerin metni anlamış olmaları) hem de bu çevirilerin Türkçe’sinin iyi olmasıdır. Bizim amacımız ise ANLAMAK ve ANLAMA BİLİNCİNİ GELİŞTİRMEK, yani insanları metnin inceliklerine girme konusunda bilinçlendirmek olduğu için, M. Tercümanlığın biraz gerisinde bir pencere açıyoruz ve SÖZEL bir “anlama çevirisi” yapıyoruz. Tabii ki öğrenciler ayrıca, ilerde bu metinlerin iyi Türkçe çevirisini yaparlarsa bu çevirileri, metinleri çok iyi anlamış olarak yapacaklarından, üslup açısından metinden kopabilecekler, ama bu kopuş, anlamı değiştirmeyecektir. Kanımızca Comprehension (anlama) aşamasının bu derinlemesine detailed reading ile tamamlanması, öğrencilerde bir anlamın fethedilmesi (conquest of meaning) bilincini geliştirecektir. Üçüncü Aşama Üçüncü aşama ise, metnin bütün ayrıntılarıyla kavranarak defalarca dinlenmesidir. Böylece, sınıfta ya da tek başına yavaş ve adeta boğuşularak kavranmış olan bir metni beyin bu kez ana dili İngilizce olan bir kişinin İngilizce’si ile doğrudan alacaktır. Bu üçüncü aşama çok önemlidir, çünkü kasetlerin defalarca dinlenmesi, metni ana dilimiz Türkçe’yi kullanarak anlatmış olmamızın yarattığı pedagojik dezavantajı ortadan kaldıracak, beyin anlamı, nüansları, deyimleri HIZLA, DOĞRUDAN DOĞRUYA KAVRAYACAKTIR. Söz konusu olan hız artık Scanning’in değil “detailed reading”in hızlanması ile elde edinilmiş olan anlayarak okumanın (ya da dinlemenin) hızıdır. Biz bu dinlemenin metin “su gibi” anlaşılana kadar her hafta tekrarlanmasını öneriyoruz. Comprehension’ın Türkçe sağlanmış olduğunu UNUTANA KADAR. Öğrenme yöntemimizin en kritik yönü bu “TEKRARLAMA” ve “UNUTMA” aşamasıdır. Gerçekten de bu tekrarlama ve tekrarlarken unutma aşaması çok önemlidir. Öğrenen kişi ayrıntıları kaçırmadan büyük bir hızla dinleyebilir veya okuyabilirse, bu hız aynı zorluktaki başka metinleri dinleyebilmeyi ya da okuyabilmeyi kolaylaştıracaktır. Yani öğrenme sürecinde olan kişinin beyninde bir “transfer” ya da “sıçrama” oluşacaktır. Bu yöntemi uyguladığımız pilot gruplarımız başarılı olmaktadır. Eğer bu metodu kurumlaştırıp daha yüksek bir katılım sağlayabilirsek, yönteme bir dördüncü aşama ekleyebiliriz. Bu aşamada metnin sorularını yanıtlamayı, metni özetlemeyi ve metin hakkında fikir bildirmeyi içeren İngilizce alıştırmalar düzenlenebilir. Yöntem, “writing exercise”ları ile tamamlanabilir. M.J. Clarke’ın seçmiş olduğu 30 zor metin ile yaptığımız bu “anlama çeviri’li ve kasetli alıştırmalar insanları İngilizce-İngilizce sözlük kullanmaya alıştırmaktadır***. Yöntemin ‘audio’ kısmı iyi uygulanırsa ve sebat edilirse dil sorunu yüzünden üniversitelerdeki ‘lectures’lar ile “readings” ler arasındaki az çok kopuk olan bağlantının sağlanacağını, bilim insanlarının zor kitaplarının scanning (hızlı okuma yöntemi) ile değil anlayarak okunmasının kolaylaşacağını ve dolayısı ile başarılı çevirilerin artacağını ümit ediyoruz. Projemize herkes yöntemin geliştirilmesi için yeni fikirler üreterek katkıda bulunabilir. Ayrıca çalışma gruplarına çeşitli şekillerde katılabilinir. Tek başına olsun grupla olsun, yöntemimizle yürütülen çalışmaların başarılı olduğunu belirttik. Ama bu yöntem gramerin zımni (implicit) olduğu iletişimsel yöntemleri (örneğin, Headway’i) kesinlikle dışlamaz. Önemli olan bütün yöntemler arasındaki dengedir. Öğrenme ve öğretme sürecinde hem klasik ya da klasiğe yakın yöntemler, hem de konuşma yöntemleri önemlidir. Bizim metodumuz ise daha çok anlamaya, okumaya ve dolayısı ile zor metinleri hakkıyla çevirmeye yöneliktir. Teşekkür: Dipnotlar: * Modern düşüncenin babası olan Descartes 17nci yüzyılda insanın “bilgeliğe” erişebilmesi ve “bilebileceği her şeyi” öğrenebilmesi için, bilgilerin “temel” ve “açık seçik” fikirlerden türetilmesi gerektiğini, yani bilimlerde ve felsefede kullanılan yöntemlerin birliğini savunuyordu. Daha sonraki yüzyıllarda bilimlerin yönteminde böyle bir birlik olmadığı ortaya çıkmış olsa da eğitim ve öğrenim bilimlerinde “basitten karmaşığa” doğru gitme ilkesi bu “açık seçik” fikirlerden biridir, evrenseldir, ve dolayısıyla bütün öğrenim kurumlarındaki uygulamaların arkasındaki kuramlarda varlığını sürdürmektedir. ** Çalışmalarımız kurumsal bir kimliğe sahip olmayıp, bir grup çalışması olarak başlamış, daha sonra katılımlar olmuş ve uzun bir süre Özgür Üniversite’de devam etmiştir. Çalışmalarımızla ilgilenen ve katkıda bulunmak isteyenler aşağıdaki e-posta adresinden bizimle ilişkiye geçebilir: *** Söz konusu bu 30 metnin yanı sıra, farklı alanlara ait akademik metinlerin ayrıntılı “vocabulary” çalışması ve anlama çevirisi yapılarak metinler “native speaker” arkadaşlarımız tarafından kasete okunmuş ve çalışma gruplarımızda başarıyla kullanılmıştır. |
< Prev | Next > |
---|